ZOR GÜNLERİN ŞİİRLERİ
Çin’in Yeni Tanrısı Li
Zamanı geldi… Susun!
Küçük Li konuşsun.
Lütfen, herkes sussun,
Yeşil Fasulye konuşsun.*
Söz sırası Li’de,
Şimdi, bizim Li konuşacak.
Şu minik Sarı Balık,
Çin’in içinde Çin’den büyük.
Duyuyor musunuz,
Li konuşuyor.
Hani şu Kırmızı Boncuk,
Eski tanrıları pazara çıkaran,
Putlarla ip atlayan çocuk.
Yarattı kendi evini Li,
Umudun iman tahtasından.
Adı: Çin Halk Cumhuriyeti.
Var etti kendi kendini
Asya’nın kaburgasından.
Öyle bir tapınağı var ki onun,
İçinde ırmaklar akar,
Mihrabında çiçekli dağlar.
Yıldızlar elim sende oynar kubbesinde,
Kapısında ejderhalar güreşir.
Uzun yürüyüşte hani,
Toprağa karışan Meşe Palamudu,
Wu, Yang, Tai Shi,
Hani şu köy evlerine bırakılan
Tatlı Üzüm Çekirdeği.
Hatırladınız mı onu,
Küçük Dalgın Boğa’yı?
Gözünüzün önüne getirin,
Mavi elbiseli kadının oğlunu,
Bozkırda boğacaklardı hani.
Duyuyor musun, hey!
Britanya’da yaşlanan adam,
Yalnızlıktan boğulan misyoner,
Geliyor mu yatak odana kadar,
Li’nin çın çın sesi?
Çarpıyor mu camlarına
Avuç avuç pirinç tanesi?
Gao, Gülcan, Shou,
Kardeşleriyle sek sek oynuyor.
Wang, Chen, Zhang,
Uçurtma uçuruyor Qingdao’da,
Kuyruklu Ayçiçeği gelmiş ta İstanbul’a,
Selam çakıyor Çamlıca’dan
Tan’lara, Can’lara, Mercan’lara…
Li, Liu, Lin,
Bir de zeytin gözlü Alim,
Çin’in yeni tanrısı onlar.
İki yüz elli milyon kadar minik çan,
Çalıyor gül dalında, nar dalında
Çalıyor, hiç durmadan:
Gelin, gelin, lin, lin, lin, lin, lin…
*Yeşil Fasulye, Çin’de bir gelenek olarak çocuklara gerçek adı verilmeden
önce konulan geçici adlardan.