ZOR GÜNLERİN ŞİİRLERİ
Onurun Adı
Demirtaş Ceyhun
Ne söyleyebilirim, ağabey,
Seni nasıl anlatabilirim, ağlamadan.
Nasıl anlatılır savaşçının yayı,
Fırlatılan ok, yeryüzüne çağrılmadan.
Köşe taşları yuvarlanmaz,
En dik yamaçlardan atılsalar bile,
Sonsuza doğru kayar, kayar da
Köşe taşları yurt kurar.
Kaç bin yılın ağırlığı göğsünde,
İlk fedainin sırrını taşır.
Köşe taşlarının yüreği yanar da
Köşe taşları dert yanmaz.
Ne söyleyebilirim, ağabey,
Seni nasıl anlatabilirim, sevdalıya,
Nasıl anlatılır Ferhat’ın çığlığı,
Şirin saçlarını yıkayıp taramadan.
Fermansız baş ipten korkmaz,
Bedrettin misali dara çekilse bile,
“Sis çanı gibi gecenin içinde,
Çalar vakur, metin, sade.”
İliğini yakar halkın kandilinde,
Aydınlatır karanlık kenti,
İşidir onun, açar kapalı yolları.
Kemiğinden verir de giden yolcuya,
Fermansız baş, dönüp bakmaz.
Evvel uçan öncü turna,
Yürek çatlatırcasına kanat vurdun,
Tükettin ömrünü çıkış yolunda.
Nasıl anlatırım seni Ada’ya,
Ceyhun suyu gibi çağlayamadan.
Avucumuza üç sözcük bıraktın,
Biri onur, biri aşk, biri direniş.
Aşkın, onurun adı Ceyhun,
Direnişin adı Demirtaş.
Ne söyleyebilirim, ağabey,
Seni nasıl anlatabilirim, ağlamadan.
Nasıl anlatılır devrimcinin ömrü,
Ölümü aşağılamadan.