Mazlumların Ömer’i

Şiirler

BOYUN EĞMEYEN ŞİİRLER

Mazlumların Ömer’i

 

(15-16 Temmuz gecesi,
bir hilâl uğruna batan
bütün güneşler için.)

 

Söyle Ömer, nasıl kül olur vücut nuru insanın,
Vatan toprağıysa hamurunun mayası?
Seni dinliyor kızıl tanyeri, ebedi şafak atması,
Akdeniz kıyılarından Sarı Irmağa kadar,
Benekli kelebek, börtü böcek kendinden geçmiş,
Durmuş seni dinliyor can kulağıyla kurt kuş.

Asya kızları seni dinliyor nefesini tutmuş,
Cennet kuşunun, sarıca çiçeğin eli böğründedir.
Sen susunca, gün batar gibi oluyor Ömer,
Sen durunca, kahpe feleğin çarkı çıkrığı şaşkın…
Kafkaslar, Balkan dağları bayılacak gibi,
Irmaklar kurur gibi, durur gibi dünyanın turu.

Biliyorum beni duyuyorsun, iyi biliyorum,
Gökyüzü sağır değildir, yeryüzü duymaz değildir,
Yıldızlar ya da güneş, Ömer günışığı duyar.
Biliyorsun, büyük millet bilmez değildir,
O işitendir, varlığın savaşçısı aciz değildir.

Nasıl çaktın alnının karasına halis demiri,
Nasıl kırdın mekanizmasını darbe makinesinin?
Söyle Ömer, göklerin dili var, biliyorsun,
Döküldü yere organları, cümle aletleri zalimin.
Yerler dilsiz değildir, müziğin geliyor buraya.

Duyuyoruz seni, güneşin dilinde sözlerin,
Dağın aydınlanmasından anlıyoruz.
Ruhusun elbette, mazlumlar fedaisi Ömer.
Sen oradasın, ruhundasın destanların,
Bizi görebiliyor musun, gökyüzü görendir?

Ağlıyorum kardeşim, acıdan değil, ayıp derler,
Bu bencil, bu korkaklar dünyasında Ömer.
Ağlıyorum insanın yüceliğine, sonsuzluğuna:
Doğarken yükselen Asya’nın ufkunda vatan!
Yaktın kendini, bir ağaç gibi tek ve hür,
Kurtardın insanlık ormanını yanıp kül olmaktan!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir