İSYAN HAKLARI
Işığın parolası*
Işığın parolasıydı, adı Feyza,
Onunla eksiğimiz yoktu:
Bir dilim ekmek, bir gömlek düğmesi.
Anlattı arkadaşları ilk toplantıda:
Dedi ki Saim, çıkarttı kazağını verdi.
Sonra dal karanfil, bir kızıl gül uzanır,
Dedi birisi, acaba kimdi?
Açar kendi kendini sabah başında,
Ihlamur kokusu girer içeri.
Bir bardak çay, bir dilim türkü,
Efkarlı sigara, uzaktan öyle bakar,
Birden, kollarını masaya dayar,
Ayağa kalkıp çıkar odadan.
Gün tazeydi bir zamanlar,
Yağmur kokusu gitmezdi tenden,
Topraktan güneşin tütmesi gibi.
Dudak arası bir gülücük.
Bir de ağızda eriyen susamlı sözcük.
Diyor ki içimizden bir Süreya:
Acelen neydi be Feyza.
Ütülü mendil, dik yaka kazak,
Her gün bir yalanı sinek gibi avlamak,
Bir de yaşama tutunmak var ya,
Derken, Saim de gitti.
Ateşimiz erir toprakta,
Sinirler akkorlanır, altı da birdir yerin
Diyor Namık Baba, üstü de bir.
Kızıl güliken solan canlar,
Rengini devrime verir…
Bakar gözünün içine, son ışığını iletir:
Saat tamam, ışığın ablası toparlan,
Saçlarını kurşun kalemle yukarda topla…
Görüşeceğiz dostlar, o gün mutlaka.
Toprağın Aydınlık olsun Feyza.
- Not: Ağustos kızı Feyza Perinçek için.