İSYAN HAKLARI
HAZİRAN ŞEHİTLERİ ANITI – 3
Anıtın Ethem Sarısülük yüzü
Başa isabet eden kurşunla mühürlü aşk,
Dokuz mm resmi çekirdek beynin içinde tutuklu.
Diyorlar ki, beş çağ geriden ateş edilmiş,
Milattan önce 4,8 m mesafeden…
Demek, iyi nişancıymış hâlâ Marcus’un tetikçisi,
Sıkılan mermi, insanlığı sıyırarak geçti.
Öyle böyle değil, Spartaküs’ten beri savaş zorlu,
Düşün ki uzlaşmazlık kayaya kazılmış,
Trakyalı köle ile aynı kandan, aynı asil öfke;
Yahu kardeş, bu ne isyanbilimdir böyle?
Sade organları besleyen fedai bilinç kaldı geride,
Nakli yapıldı onun da, arkadan gelenlere.
Emek içinde emekteyiz, kan ter içinde,
De ki Çorum’da zorun zâr olduğu zamanda,
Gül içinde güldeyiz, yediveren ocağında.
Öyle bir zulum zuhur etti ki bini bi’para derdin.
Gel seninle bir kavile erelim, gün döndü:
Yezit uşağı azarmış, derler, yavuz olsa ne yazar.
Hasmını kudurtan ne vardı sende?
Diyorlar, yerinde duramazdı, bir eylem varsılı,
Sarnıç gibi biriktirirdi mazlumun gözyaşını…
O gün evde ekmek yok, diyelim, ama onur var ya.
Hacıbektaş’ın söğütlü dizinden sen kalk da,
Güvenpark’ta, iki isyan arasına kaynak at.
Yaşamak mesleğimizdir, çalış çabala, dik dur,
Birleşe birleşe soylu Türkmen töresince…
Öyle bir sıkışma ki Kösedağ’a, Kaman’a çekildik,
Yıldırım alan bir dağa eğilip dedik ki:
Mertlik iflas etti, önemi yok, ulu yasa eldedir,
Gövdemiz yerde ise başımız ebettedir.
Mânası derin sözün dibine indim de geldim,
Tutulan sözden derinini görmedim.
Sen Beylice’ye dönerken el üstünde yüreğin sakin,
Kıssanı Alacahöyük’lü bir ozandan dinledim:
Buranın kralları, dedi, güneş kursuyla gömülür,
Ethemi, alnındaki yıldızla tanıyacaklar.