ACI TÜRKÜCÜ
Erzurum’da Bahar
I
Yürürdük, buz tutmuş sokakları,
Dış mahallelerinde Erzurum’un.
Yollar kesilmiş,
Kapanmıştır şehrin yedi kapısı.
Şenkaya narlı bir demirdir,
Nice sürgünler yemiş.
Çayını düşlerinden demlemiş,
Aşkale, Aziziye, Hasankale fedaisi.
Ayrı ellerden gelip aynı andı içmişiz,
Haykırışımız duyulur Taşhan’dan.
Toplanmışız Rize’den, Maraş’tan,
Kimimiz Karayazı delikanlısı…
II
Karakış, bin dokuz yüz yetmiş bir,
Arkadaşlar, mürekkep ve teksir,
Bir de acemilik…
Ama, acemilik olmayan
Düşmeyen yerler de vardı.
Öfke basardı dağlardan,
Otel odalarını, bodrum evlerini…
Uzaklarda ve yanıbaşımızda,
Başka mekanlar da kurulurdu.
Konuşurduk türkü söyler gibi,
Çünkü, mayıs üstümüze eğilirdi.
Yılan gibi kıvrıla kıvrıla Pulur çayı,
Öfkesinden kendi etini yerdi.
III
Uzun kavak yaprakları,
Örterdi çıplak dallarımızı, duyardık,
Sevinirdik, yüzümüz üşürdü…
Radyodan okunurdu yurtseverler,
Hain diye adları, birer birer,
Kopan yerlerinden kan sızardı hayatın.
Yüreğimize dolardı kat kat
Palandöken’e yığılı altı aylık kar,
Gene de delip çıkardı aradan umut.
Ve birden, ovada güneş patlardı.
Neredeyse aklını oynatacaktı o yıl,
Erzurum yaylasında ezeli bahar.