DOĞU TABLETLERİ
Otuz Yedinci Tablet, Kaman
Herkes bilir göğün yerini, bozkırın yollarını da.
Yatağından doğrul, başını dik tut, ayaklannı kurt.
Omuz salla, omuz titret, kanat ger, yeter.
Kollar yanlarda rahat, başını göğe doğru at,
Zilleri vur, iki adım sağa, sonra sola geç,
Darbuka er geç ileri çık ki, yürek fitili alev alsın.
Ey duyuş gitme, ortalasın kara aşk acıyı.
Yaprak dökme zamanı, ey klarnet sıra sende,
Usul çek, gecenin kanına içirilsin Kaman.
Derman çekilsin, kuzusunu yitiren koyun gelsin,
Bağlama yol alsın, yanlarını yıkarak aksın.
Ah eden Kırkşehir’in gülleri, dalında figanlansın,
Kollar keraatle açılsın, salla salla, titret…
Çırpınır keklikler, kaşıkların ötüşü bülbül sekişi,
Cevizin arasından düşmüş çimene yüzün.
Bağ bizim, bahçe bizim, öl dediğin koruk üzüm,
Dizler bir öyle bir böyle, alçal yüksel hele,
Doldur kadehi, sabahın perdesi kalkanaca sürsün.
Yüreğin sedefi açık, yeleğin düğmeleri kapalı,
Yatmış kıratın boynuna ut, dalmış gidiyor toyuna.
Çabuk çık, gel yan yana, ayaklar keklik,
Gelmez oyuna, diz kır ağır Şaman,
Gir Yunus’un koluna, ağzından çıkana aman!