DOĞU TABLETLERİ
Otuz Dokuzuncu Tablet, Uyarı
Şehrimizin yolları her sabah uyarırdı bizi,
Kaç kez isyana çağırdı evlerimizin kapıları.
Karanlık Cennetle ışıklı Cehennemin birleştiği gün,
Beş köşeli savaş yıldızı o gün parladı.
Gösterdi refleksini sfenks, indirdi pençesini,
Tek yürekli ejder, dört milyon ayakla yere bastı.
Şehitlerle insanlar Tandoğan’da karıştı ilk,
Vahşi doğan uyandı ve bıçakla yarıştı kemik,
Kamunun çenesi toprağı kimyasından ayırdı.
Altın Boynuz gürledi ve yüze vurdu dipteki kin,
Kadında ve erkekte ve çocukta göründü.
On bin yılın destanına satırlar eklemek için,
O saat kızgın ateşle duru su barıştı.
İnce elli çay filizinin ve vefalı pancar kızının,
Büyülü tütünün ve türkülerin kurtuluşu adına,
Yıldızın kuzey ucu Karadeniz’den Akdeniz’e aştı.
Manisa’da kirazların dalları bastığı gün,
Yedi milyon el, aydan görünen sancağı açtı,
Gündoğdu’nun halayı güneydoğu ucuna ulaştı:
Diz vurduk, baş kaldırdık, omuz salladık…
Haziran güneşi avuçlarımızdan Diyarbakır’a taştı.
Suda balık gibi oynuyor gözaklarımızda isyan,
Beş köşeli ziyafet masasını o gün kurduk:
Azâbımızdan buyurun, dedik, düşmanı azama,
Tatmaz mısınız taze mahşer ateşimizden?
Biz, nice işgalciyi barutla doyurduk!