DOĞU TABLETLERİ
Kırk Altıncı Tablet, Alperen
Horasan’dan mı çıktık, gülün içinden mi
Daha eski, daha yüksekteki yer yurtlarından,
Gökten inen ataların otaklarından mı
Yoksa hep burada mıydık, sonsuz anavatanda
Bir saatte iki asırlık at sürdük, ne tarafa,
Batıya mı, kuzeyin gür otlaklarına mı
Nereye Aşka, arzuya, sütlenen yavru ete mi,
Yoksa, yoluna mı yerden biten nebatın
Fesadın, işbirlikçinin soluğuna akan yeminli oklar,
Aktı üstüne yurt satanın, duayla aldatanın.
Gök atlası yere yaydık, kör gecede dolunaydık,
Ham toprağı börke saydık Ol derviş bilmecesi.
Dağda balıkça yüzdük, deniz üstü at sürdük,
Bir tüze kurduk ki biz, bin sevda dolucası.
Sol yanda Börtüçene, sağ yanda kanatlı kırat,
Dokuz gittik bir durduk, ol dumrul bilmecesi.
Bir yanımız emir halktan, bir yanımız yanan kömür,
Gidiyoruz muyuz belli değil, geliyor muyuz
Bastığımız yerde yulaf göğerdi, torun atayı bildi,
Irmaklı ova yükseldi, ceylanlı dağ eğildi.
Zalime alp idik, mazluma eren olduk,
Yeşil buğday soyunup, kızıl gürzü giyindik,
Biz o idik, o biz idi, biz kimdik, ya o bilge kimdi
Demire giren Mustafa, başı defneli Kemal,
Alperendik Yol erendik, gül erendik, öl erendik.
Biz kimdik biz, zalimin böğründe hançer,
Biz kimdik biz, boynundan sözü ile asılan er.