DOĞU TABLETLERİ
62. Tablet, Zeybek
Obaları sel gibi basan can ağrısı, ey sancım çığlıklan.
Yurt seçmekte şaşıranlar dönsün temelli evlerine,
Yine söyle, çağlamış su gibi boğazı geçtiğin zaman.
Nasıl dönmezse geri, avuçtan boşalan kara kargı,
Zalim de gidecek, zulmü de gidecek dönmemecesine.
Kara acı konutlarımızı bastığında süt de boşalmıştı,
Arpa biçen orağın ağzına bulaşmıştı ateşli kan,
Orada saf demir konuştu durmaksızın ve sallandı Uruk.
Şimşek gibi çakan bendim, bugün kalbim öfke dolu.
Savaşçı kardeş gizli kandilin ışığı gibi titriyor.
Titresin, ama atılıp durdursun ülkeyi yağmalatanı da!
Sen alacaklısın. Sen yol kılavuzu sen ulu apasın.
Zeybekler neyi bekler? Dağı, denizi giyinmişken,
Bu koca dağların sahibi kim? Er derler, kamu erince!
Yaralandı bağrımız, kırıldı kanadımız kolumuz.
Düşman yolumuzu keser… Yeter derler! Gül açar mı?
Kimdir o, derdiyle dolanan, acısını alıcı kuş yapmış
Bu koskoca dağların yiğidi kim? Apa derler!
Yiğit kime derler? Nefsiyle, nefesiyle, efesiyle ölene!
Susuz derelerde kavak biter mi? Bitmez valla.
Şeytan’a bel bağlanır mı? Yardımcımızdır, ağlanır!
Sözünde duran erlerdir, onlar ev içinde milli kalelerdir,
Beklerler akıp giderek bentlerden, kültlerden öyle,
Çift başlı kartal, bir sır bulup doğuya ve batıya akar.
Aslı Oğuzdur, uzdur, Kocatepe’de ayağa kalkar,
Balkan’a bakar gibi Afyon ovasına bakan bozkurttur.