Li’yi Gördüm Düşümde

Şiirler

BOYUN EĞMEYEN ŞİİRLER

Li’yi Gördüm Düşümde

Li’yi gördüm düşümde, bizim Doktor’u.
Çin’e gitmişim, iniyorum Wuhan treninden,
Yürüyorum yara yara kardeş kalabalığı,
Kucaklaşarak ilerliyorum yolda dostlarla.
Caddeler cıvıl cıvıl insan kaynıyor, gök mutlu,
Kanatlanmış uçuyorum Li’ye doğru
Wuhan şehri, hayalet şehir olmuştu hani.

Yoldaşı görmeye gidiyorum, bizim Doktor’u,
İçim sevinçli, günışığı gibi aydınlık yürek.
Yürüyorum gövermiş ekinler boyunca,
Li’yi düşünüyorum dört ay sonra baba olacak
Yiğide mal mülk gerekmez, namı gerek.
Üzüm bağları baygın, ballı taneler uykulu,
Kuşlar cıvıltılı, ağaçlar duvaklanmış
Hani çökmüştü Hubei’ye hastalıklı bir kış.

Doktor Li Venliang’ı gördüm düşümde.
Han nehrini yüzerek geçiyorum,
Gece gündüz akan derin bilgisinde yıkanarak
Su öyle ılık, ışık okşayıcı, hava öyle rahat.
Oysa aylardan kara Şubat değil mi
Arılar seferber, insanlık peteğine bal yapıyor
Dayan Wuhan’ım dayan, ben de varım,
Benim de o peteğe adanmış bir kalbim var.

Pencerelerden taşıyor sokaklara aşk şarkıları,
Yıldız öbekleri halkın yeni yılını kutluyor.
Cırcır böcekleri de işbaşında istekle,
Çimen çiçek açmış Wuhan’ın taşları bile.
Oysa aylardan kara Şubat değil mi kardeş
Ben de rahatına düşkünün biri değilim elbet,
Görmek istiyorum sadece Li’yi, son defa.
Başım biraz dalgın belki, ruhum biraz melalli,
Çekmişim Asya göklerinin nurundan azcık.

Dün gece Doktor Li’yi gördüm düşümde
Sohbet ediyorum meşhur Pazar Yeri’nde.
Elim yüzüm taze tarçın, misk amber kokulu,
Sonra yürüyorum Li’nin evine doğru…
Haber salmış, beni çağırıyor hem de acele.
Savaşıyor Li, azılı küresel bir teröristle
Yetiştim kardeş, dayan yoldaş, dayan aşk ile.

Doktor Li’yi gördüm dün gece düşümde.
Eski mahallede, Qing Caddesinde yürüyorum,
Çin çeşmesinden abı hayat içiyorum.
Badem gözlü kız çocuğuna sordum onu,
Serçe parmağıyla parkı gösterdi bana
Ağaç Li, kuş Li, masada ekmek Li, su Li…
Manolya ağacına yaslanıp zorla durdum,
Dönüyor başım Cennetin bahar kokusundan.

Dedim Evin içinde uyuyan biri mi var
Dediler Çok şükür ayağa kalktı, çıktı yürüdü.
“Bağladı kollarını canavarın halatlarla,”
Kattı önüne götürdü, döktü Sarı Denize.
Birden Li’yi gördüm yüzü apaktı, vakit şafaktı
Tanıdım onu alnındaki yıldız nişanından,
Dayamıştı başını şeftali kokusuna, baktı gitti,
“Kızıl bir ateş parlıyordu” gittiği yerden.

Güre, Şubat 2020

Tırnak içindeki dizeler Mao Zedung’un bir şiirinden.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir