Bir NATO Üssü Hikâyesi
Uyandı savaş pilotu özel lojmanında, adı Joe Don.
Dışarı baktı pencereden Joe, gün ağarıyor,
Yeni yeni açılıyor üssü örten Çukurova sisi.
Fakat, canı sıkkın mı sıkkın, dün akşamdan beri,
Rüyasında gördüğünden ötürü değil İblisi,
Gizli Görev Emriyle uçacak yine sabahın körü.
Karısı Fidelia uyuyor pisi misi, arkası dönük,
Ev sıcak, kaymış üstünden ince pamuklu pikesi.
Kahve makinesinden alırken fincanını Joe,
Kulağından gitmiyor hiç öfkeli halk protestosu:
“Kahrolsun ABD! Kahrolsun NATO!”
Birden pencere camına yansıyan karısını gördü,
Serilmiş yatıyor pistte parçalanmış gövdesi.
Işığın yaptığı bilimsel şakayı düşündü pilot:
“Ne müthiş bir yanılsama yaratıyor fizik yasası,
Maddenin ruhundan yansıyor gerçeklik.”
Kadın, uykusunda döndü hafifçe öbür yanına,
Kopmuş kolu sis lambasının üstüne düştü hafifçe,
Kan gibi dağıldı sisin içinde kırmızı gecelik.
Yudumlarken kahvesini, daldı gitti Joe:
“Biz hep saldırdık, yaktık yıktık, vurduk biz,
Amerika’nın bekası için, hiç durmadan öldürdük!”
Derken karısı bir kez daha döndü, huzursuz,
İncirlik Pazarından alınan Çin ipeği külotu
Kızıl ikaz ışığı gibi yandı söndü pencere camında.
Kafasında bir soru var Joe’nun, aydınlanması zor.
Çınlıyor beyninde o ses: “Kahrolsun NATO!”
Çin’i düşünüyor: “Basıp geçti adamlar bizi,
Üstelik saldırmadan, işgal etmeden hiçbir devleti.
Nasıl da zenginleştiler tek bomba atmadan,
Şehirleri, evleri yıkmadan, kıymadan hiçbir cana!”
Düşünüyor, boş fincanı bırakırken masaya,
Birazdan kendi milletlerini vursunlar diye,
Cephane bırakacak, terörist yuvası mağaralara.
Baktı bir daha camdan: Suç uçağı onu bekliyor,
Şaşırdı dönen radarın sakinliğine pilot Don,
Okşadı kırmızı külotu, taktı kepini çıktı kapıdan.
Baktı arkasından boş fincan, aldatılan robotun!