Büyük İnsanlığın Şairlerine Çağrı!
Büyük şairlerin büyük devrim dönemlerinde ortaya çıktığını görüyoruz. 13 Yüzyılın çöküş ve yükseliş sürecinin karanlıkları içinde Yunus Emre şimşek gibi parlıyor. Bütün devrimler kendi şairleriyle gelir ve onlarla yükselirler. Rus, Türk, Çin devrim aşamaları kendi şair geleneğini oluşturur ve birbirlerini etkilerler. Krallar, Sultanlar, Çarlar, Şahlar devrilirken Şairleri kelle koltukta görürüz. O nedenle şaire zulüm, zalimler tarihi geleneğidir. 1848 devrimlerinin öncü şairi Victor Hugo ise, 1876 Türk Devrimininki Namık Kemal’dir. Ekim 1917 Rus devimini hazırlayan 14 Aralık 1825 Dekabrist ayaklanmasının şairi ise Aleksandr Puşkin’dir. Puşkin’in yazgısı da tıpkı Hugo ve Namık Kemal gibi sürgünlerle doludur. Puşkin, Namık Kemal’den yaklaşık 50 yıl önce Hürriyet Kasidesi şiiriyle Çar’a meydan okur. Ardından sürgünler gelir ve komplo bir düelloda öldürülür. Henüz 38 yaşındadır. Cenazesinde Puşkin için yazdığı “Şairin Ölümü“ şiirini okuyan Mihail Lermantov da birkaç yıl sonra sürgün edilir ve ardından benzer şekilde bir düelloda öldürülür… Derken Petersburg zindanından Puşkin’in sesi Rusya bozkırlarının üzerinden aşarak, dünyaya yayılır.
Zindandayım, nemli bir karanlıkta.
Beslediğim genç kartal, avluda,
Altında parmaklıkların, çırpıyor kanatlarını
Gagalarken kanlı bir yiyecek parçasını,
Gagalıyor ve fırlatıyor, gözleri pencerede,
Sanki aynı arzuyu taşıyor benimle.
Bakışı ve çığlığıyla diyor ki tutsaklık yoldaşım:
“Vakit geldi artık, uçalım dostum, uçalım!
Bizler özgür kuşlarız, hadi davran!
O beyaz dağa doğru, daha öteye bulutlardan,
Denizin gökyüzüyle buluştuğu maviliklere,
Sadece rüzgârın ve benim gidebildiğimiz o yerlere.”
> Aydınlık Bilimci, Büyük İnsanlığın hizmetinde kendini feda ediyor. Kötülüğün önünü her cephede kesiyor ve devrim ataklarıyla ilerleyip güçleniyor. Bakın nasıl da Asya bozkırlarında boy gösterip yükseldi ve nasıl da insanlığın umudu oldular. Kendini toplum çıkarı için feda etmeyi bilen bölüşmeci, paylaşımcı bilim fedaileri bugün, bencilliğin, çıkarcılığın, kârcılığın sistemine meydan okuyor.
>İyilik ile kötülüğün amansız çatışmasında kötülük gelişmenin diyalektiği yasasına göre yenilecek elbet. Goethe bu müjdeyi bize büyük yapıtıyla bildirdi: Kötülüğün temsilcisi Mefistofeles yenildi, iyiliğin sahibi Faust, özüne dönüp kazandı. Ata Şair mutluluğun çıkarcılıkta, bireyci zevk düşkünlüğünde değil, kamuya hizmette olduğunu bilen insanın erdemlilik sınavıyla kanıtladı. Durma ey Şair, ilerle! Örgütlü kötülüğün devranını devir, çarkını kır. Paylaşıma, kardeşliğe, iyiliğe, güzelliğe, kamu yararına doğru ak, yürü ey zaman! İnsanlığın aydınlık devrimlerini ateşle, mütekâmilden daha ileriye, kendine.
>>KÜRESEL ERGENEKONDAN ÇIKMA HAMLESİ
>Ey Şair! Kuşku yok ki, mazlum milletleri kuşatan demir dağlar,bu Küresel Ergenekon, küresel güç birliğiyle yarılacak. Gerçekte, Küresel Ergenekon dağlarını eritme işi çoktan başlamış bulunmakta. Yaracağız elbet bu demir kuşatmayı, eriteceğiz bu devasa dağ gövdelerini, açacağız kurtuluş geçidini ve yazacağız evrensel Ergenekon destanını bir daha. Küresel Ergenekon’dan evrensel özgürlüğe akacağız yeniden. İki ölüp üç doğan Şairin gücü bu zafer için yeterlidir. Bir Şairin varlığına bu güçlü iddia, bu onurlu nam yetmez mi?
> “Şairim,” diyen, bu evrensel çıkış yolunda yürek ateşiyle demir eritmeyecekse, kendi köşesinde mum gibi titreyip sönecek demektir. Şair bu topyekûn seferberlikte görev almayacaksa nerede, ne zaman görev üstlenecek? Söyle Şair, bu hak arayışında, bu eşitlenme sürecinde senin gerçeğin, geleceğin ne? Şiirinin nesnel dayanağı işte önünde duruyor, yüzyıl büyüklüğünde ve nesnel zemin ayaklarının altında sapasağlam.
>>İNSANLIK EŞİTLENİYOR, KLAVUZUN GEREĞİ VAR
>Ey Şair! Devrim ustaları, biz hazırız diyor, ellerimiz sabırsız. Bütün becerimizle insanlık ailesine yeni bir Yeryüzü Evi inşa edeceğiz. O sonsuz konakta İnsanlık Ailesi refah içinde mutlu çoğalacak ve ölümsüz bir yaşama duracak. Dünya üzerinde en güzel yemeklerin yenildiği, en hoş içkilerin içildiği, en güzel sohbetlerin yapıldığı bir yeryüzü masası inşa edeceğiz. Yeni dünyanın eli kulağında.
>Ey kendini kendinden doğuran şair, görüyor musun, devrimler burcuna giren insanlık sevdasıyla, sevinciyle, yiğitliğiyle, özverisiyle nasıl da ateşli bir istekle kendine yol açıyor. Köy giderek beliriyor, fakat yine de kılavuza gerek var. Bilinsin ki, o kılavuz sendeki Şair vicdanıdır, durma sen de Şair vicdanına görevlendir!
>>DÜŞMAN ÇÜRÜYOR, YENİ DÜNYA KURULUYOR
>Ey Şair, iyi duy, şimşeğin çaktığı an sözün durusunu doğru anla. Asya Yüzyılı’nın girişinde Batı’nın insanlığa armağan ettiği aydınlanma güneşi şimdi Doğu’dan yükseliyor. Bu seni şaşırtmasın. Güneşin her gün aldığı yol seni hiç şaşırtıyor mu? Doğan batar ve giden gelenin arzularında yeniden doğar ve yeni gelen daha yüksek bir enerjiyle yeryüzünü ışıtır, ısıtır. Ne güzel.
>Paranın savaşı, yerini gülün barışına bırakacak. Burada hemen Asya’nın ulu şairlerinden Nesimi sözü alıyor ve bakın ne diyor: “Gülden terazi tutarlar / Gülü gül ile tartarlar / Gül alırlar gül satarlar / Çarşısı pazarı güldür gül.”Küresel Kapitalizmin saltanatı tarihin lanetine uğrarken, Nesimi’lerin yol gösterdiği bir yükselişe kim engel olabilir? Susmanın azabına katlanamayan Nesimi’nin, halkın önünde fermanladerisi yüzülür. Fakat büyük iddia yeni bir hayatla sürgün verip devam ediyor. Devam ettirmek zorundayız. Ne güzel.
>>DOĞULU BATILI ŞAİRLER TOPLANIYORUZ
>Ey Asya Çağı Şairi onuruna eren! Dört koldan sıkıştırılan Büyük İnsanlık, aydınlık şiirlerle donanıp kara kuşatmayı yarmaya hazırlanıyor. O nedenle karanlığı yaran ışık hızıyla arkadaşlığı anımsıyor, dostun yarasını sarmayı, en uzak diyarlardaki kardeşini kucaklamayı yeniden öğreniyor. Ey dünyanın dört bir yerinde ayağa kalkan şairler el verin, bir araya gelelim. İnsanlığın bilge şairlerini çağıralım, gelsinler, başımızın üstünde yerleri var. Herkes yanında getirsin sözcüklerini, kalbinden sunsun dünyaya şiirlerini. Şarkılarımızla insanlığa bağışıklık aşılayalım. Büyük İnsanlığın kanına hiçbir sömürücü, öldürücü virüs giremesin artık.
> Ey kendini kendinden doğurup halk eden Şair! Büyük İnsanlığı kendi Şairleri kurtaracak, yenidünyayı da onlar kuracak. Her dilden, her inançtan, her renkten karışıp oluşan Büyük İnsanlık, şiirin varlığıyla varlanacak, onuruyla onurlanacak. Unutma, kişinin adı işlerinin toplamıdır ve ölümsüz olandır. Mal, mülk, zenginlik, refah kamuya yakışır. Servetimiz adınızdır. Namlı kişi, kendini Büyük İnsanlığa adayandır. Ev yıkılırken ustaca işlenmiş, gösterişli köşe taşları eğer bir duvarda yük taşıyıp iş görmüyorsa, bilin ki hiçtir.
>>BÜYÜK BAŞLANGIÇ, BÜYÜK KURTULUŞ
> Ey Şair! Asya Çağı Küresel Yasaları, yerçekimi yasası gibi, dünyanın bütün ülkelerinde seni kendine çekmektedir. Bunu hissediyorsundur mutlaka. Ondan kurtulamazsın. Çükü büyük kurtuluşun çekimine karşı koyanlar boşlukta savrulup yok olurlar. 21. Yüzyıl, Dünya Kardeşlik Devrimleri yüzyılıdır. Devrim coğrafyası, yeryüzüdür. Ey şair dikkat! Bu büyük mücadelede insanlığın bölünmesi, Doğudan Batıya karşı cepheler oluşturması söz konusu değildir. Bölünme yok, bütünleşme var. Bir yanda mazlum ve gelişmekte olan milletlerin başı çektiği bütün insanlık ve karşısında dünyayı esir almak isteyen hegemonyacı bir avuç Küresel Çete ve yanlarında ruhunu bu çeteye kiralayan çürümüş Aydın takımı.
> Ey Asya Çağı Şairi! Şairleri birlik olan bir dünyada ikilik olmaz! Şair gönüllerin bütünleşen gücünün önünde, hiçbir zorba duramaz. Tarih boyunca bu güç, zalim Kralların, Şahların, Sultanların, Çarların tahtlarını nasıl başlarına geçirdiyse, bu kez de daha muhteşemini yapacak, tahtını Küreselci Emperyalizmin başına geçirecektir. Bundan emin olabilirsin.
> Ey Şair Asya Çağı Şairi! Unutma! Devrim coğrafyamız Asya merkezli bütün küresel dünyadır. Afganistan’dan Venezüella’ya, Yemenden Meksika’ya, Arabistan’dan Ruanda’ya mazlumların, ezilenlerin, katledilen halkların, 21 Yüzyılda atağa kalkan bütün insanlığın coğrafyasınadır. Stratejik Rotası, Asya Çağı Birleşik Devrimleri rotasıdır. Stratejik Hedefi, Küreselci Emperyalizmin bütün cephelerde ezilmesi, milli devletlerin bağımsızlığı, çok kutuplu dünyada, çok sesli kardeşlik türkülerinin birlikte söylenmesidir.
>>İLK GÖREV İÇİN BU SON ÇAĞRIDIR!
>Ey Şair bu son çağrı, senin ilk büyük eylemin içindir. Haydi, ortaya çık, dünya şairini görsün. Ey Şair, öyle bir eser yarat ki, 21. Yüzyılın ağırlığını taşıyacak sağlamlıkta olsun ve Büyük İnsanlığı sonsuza götürecek güzelliği taşısın, Kırk yıl önce ilk kitabım, aynı inançla, şu dizelerle başlamıştı. “Ozan bir söz söylerse, / Dilini tez eylerse, / Yürek yeşil kuşanır. / Ozan bir söz söylerse / Sözünü öz eylerse / Dolup dolup boşanır.” Haydi yekin! “At ayağı çabuk, ozan dili çevik olur,” der Oğuz Atası DedemKorkut. Selam, bu büyük mücadelede göreve koşan eline tez, diline çevik Şairlerin üzerine olsun. Haydi, bütün Şairler ateş hattında görev başına! Bu son çağrıdır yüreğini Nazım Hikmet gibi eline alan büyük insanlığa adanmış şairlerine.