BOYUN EĞMEYEN ŞİİRLER
Derviş İsa yolu
Yürür günü, enine boyuna, giden yolu yan gelir,
Avlar gizleneni görmenin, menzil dışında,
Getirip sunar, bir sepet içinde türlü meyveler gibi,
Kendi bir fotoğraf makinesinin içine gizlenir.
Candan ileri, ne sunabilir bize, vardı, verdi zaten.
Kimdir, gelir göz hanemize, elleri hünerli biri,
O ererdi zaten, beyaz çiçekli, güzel kokulu şehirde,
Yürür dipdiri, çıkmaz yoldan, çıkarsa yol çıkar.
Dağın eteğinden sıçrar Toros ceylanı, kanaviçeye.
Öyledir dervişlerin yolu, Anadolu’da, çeşmelidir,
Kendi akar oluğundan, içemez, yolcuya verir.
Ölür dipdiri, akarsa, can kurtulur tenin elinden,
Görür ki, asmanın içinde kendi öz suyudur, yürür.
Nereye durur, bir müziğin peşinde, yanında Ruhi Su,
Yol akar, her iki yandan kaligrafi aslanlar durur.
Asası bilimsel sosyalizm, yasası insanlık halidir.
Hırkası Mustafa Kemal’in Zafertepe kaputu,
Orda giyinmiş enine, has kumaşın soyunduğudur.
Mürekkepte bir yiğit tutukludur, kağıda vurulu.
Sınıfsız sömürüsüz bir dünya için, kanını süz,
Çek içine, şuraya solmayan bir üveyik deseni kondur,
Uçmakta olsun, biri çocuk olsun, biri kızıl gelincik.
Yolcu dur, daha çekeceğin var, tabiat kanunudur,
Zıtların birliği, gidenin ve gelenin dipdiriliği,
Yürür elleri yaprak açmış, yürür topukları yosunlu.
Yol eri dur, yol Derviş İsa Yoludur, yorulmayana,
Çantan yok, cebin yok, fakat dünyayı taşırsın…
Bitmez yol, kan ter içinde İsa, kan ter içinde Çelik.
Gerçek, senin eskiden bilip de bilmediğindir,
Serinlemek istersen, bir tutam yalımı içine çek.