Adanış VI

Şiirler

DOĞU TABLETLERİ

Adanış VI*

1
Emeğin yüceliğine, insanın yaşam direncine,
Yerin ve göğün varlıklarına ve bütünlüğüne,
Bilgelik yüklü geleneğin kurucularına,
Ceylanlı dağlara, buğday saçan ovalara,
Balık taşan derelere, kuşlaklı göklere,
Ve yetiştiren, yettiren ulusların analarına,
Döven çekice, biçen orağa ve işleyen akla,
Kendini halka adayan berk oğullara,
Günışığı gibi parıldayan ipek kızlara…
Mağara taşına çizene, balçığa kazıyana,
Kaşgarlı’ya, Balasagunlu’ya, Dedem Korkut’a,
Karacaoğlan’a ve Köroğlu’na ve Emrah’a
Ve şiirin kızıl güneşi Nazım’a…
Adıyorum bu sözleri, tutulmuş dilimle,
Yetkinleşen insanlığa, çocuk kalmış aklımla.

 

* Adanış I, Adanış II, Adanış III, Adanış IV ve Adanış V adlı şiirler, sırasıyla,
Acı Türkücü, Kara Şarkılar, Yıldız Tutulması, Sudan Gövde ve Zor Günlerin
Şiirleri adlı kitaplarımın başında yer aldı.

2
Sana adıyorum, bu belirsiz dizeleri,
Yetkinleşme savaşımında ön safa giren,
Senin aydınlık anılarının berkliğine…
Belki yanında taşımak istersin:
Onlarda inci mercan arama, keramet arama,
Satırlara Yunus’un tırnak uçları sıçramıştır.
Belki gömlek gibi giyinmek istersin:
Rengini Firdevsi güneşi soldurmuştur,
Yakasını sema neyinden tükürük ıslatmıştır,
Kumaşını Korkut rüzgarı tarazlamıştır…
Onda tamamlanmış bir şey arama.
Sana adıyorum, bu tedbirsiz sözleri,
Yeri soğutanı unut, asi başını yukarıda tut.

3
Şimdi, kapısından kolayca girebilirsin, girebil!
Eşiği engindir, dalgınlar takılmasın diye.
Şimdi biraz eğil de önündeki suya dikkatle bak,
Önce yüzünü, sözün saydamında gör,
İstersen, daha fazlasını görebilirsin.
Taze varlıklara dokunmak için elini suya sok,
Her an bir kendini bulma, bir yitirme,
Parmağının ucunda, senin olan şeyler bekliyor.
Her atılışta dibe yolculuk ve daha dibe!
Büyünün içinde perde perde, Miraç’a ineceksin.
Her seferinde şiirin dibine doğru sen de,
Aşağı çekecek bir çift söz seni, bil ki,
Belli bir zemini yok, derinliğini kırmızı gülde ara:
Anlamı, kavrayış deryasının tam ortası.
Ey ürüşan! Ey, maddenin içinde yavru madde.
Adıyorum sana kalbimi, bu çalkantılı tası.

4
Şimdi büyük kapıdan gir, girebilmelisin,
Tavanı yüksektir, sen uçabilesin diye, uçabil.
İleri geri koşabilirsin, duvarlar çekilir.
Onlarda mevla arama, masiva arama, çünkü yok.
Satırlara Spartaküs’ün teri damlamış,
Ferhat’ın gürzünden kıvılcımlar saçılmıştır,
Gücü katlanmıştır isyan macerasında.
Sözcelerini gök davulunun ilahileri kutlamıştır,
Onlarda kutsanmış bir şey arama.
Boşuna zaman tüketme, bir saat dağa yürü,
Onda yüceltilmiş bir şey arama ve göksel.
Ey çocuk. Ey, emeğin içindeki emek.
Adıyorum sana kendimi, bir adım yakına gel!

5
Şimdi biraz yekin! Yetkinliğe doğru kendine git.
Katları çoktur, yorgunlar dinlensin diye.
Sarkmış, sarkışmış söz dallarının arasından geç,
Destanların yuvasına yönel, yönelebilirsin.
Önce kendini, kendi benliğinden ele geçir,
İstersen daha fazlasını görebilirsin,
Can gözünü aç, açılan sancağı görebil.
Yeni varlıklara dokunmak için elini gök suya daldır.
Her an bir kendini bulma, bir yitirme,
Parmağının ucunda senin olan şeyler kıpır kıpır,
Her ağışta daha yüceye bir yolculuk,
Büyünün içinde döne döne, Ea’ya* ineceksin.
Nereden kalktık ya hu, bu ne haldır?
Her seferinde dilin ulusuna doğru sen de,
Her ağışta yıldızlar, yeni doğmuş burçlar, kıraçlar.
Bağışlama yok, bağışlanma asla!
Boynundan tartacak seni bir çift söz ki,
Kubbesi yer, toprağı yücelik, anlamı avazı yel.

 

* Doğu mitolojisinde, yeraltındaki tatlı su okyanusunun
sahibi, bilgelik tanrısı.
6
Nasıl da kolayca, nasıl da canatarak,
Erken gelişen bir istekle karanlığa girdin,
Her atılışta kendinden daha kendi içine…
Ne çok şeye verdin gönül mülkünü, nasıl da,
Adadın benliğini, dünyanın senliğine,
Taşlarına, düşlerine, işlerine, gülüşlerine…
Adadın her şeyini, neye adandığını bilmeden,
Gülden, dikenden sakındığın şu yüreği,
Şu tutkulu varlığı, şu elden çıkmış ömrü.
Vahşi hayvan ormana parçalatır ya kendini,
Parçalattın sen de, cevherini çarpa çarpa.
İşte bak, diyecekler, kemikleri kaldı geride,
Alımlı beden, çekici ten, etkili konuşma yeteneği,
Hepsi yokoldu, eridi karanlığın ateşinde,
Böylesine parlarken kara toprak, hâlâ,
Sen kimsin şair, sen, kendi öz cürmünü,
Dünyanın söz mülküne adanış kılacak?

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir