DOĞU TABLETLERİ- Sunuş

Şiirler
DOĞU TABLETLERİ

Sunuş

Doğu nedir? Al taylar sürüsü dağların, sağrısı köpüklü suların,
koşumsuz bozkırın coğrafyası mı? Devrilip dirilen Tanrıların mabedi,
yıkılıp kurulan imparator yavrularının doğumevi mi? Yetmek, yetkinleşmek
için canını dişine takan halkların tarihi mi yoksa? Doğu nedir? On bince
yıL, kendi kendini savuran ruh fırtınası mı? Devinimin fizigi ve büyüsüyle
kavranabilen mesel mi? Sözün kimyası mı? Maddenin karmaşık yasaları arasından
sızan çıplak gerçek… Düşünme ve usavurma yetimiz henüz tamamlanmadı. Kusursuz
yetkinliğe erişemedik. Fakat zalime teslim olmayan bedeni gözardı etmeyin.
Savaş gerektiren bir durumun ötesinde kesintisiz, ölümüne bir çatışmadayız.
Çünkü gövde kendi kendiyle de savaşıyor. Hedef bellidir, ama kötülüğün menzili
için yeterli bilime sahip olabildik mi? Eylem. İstek. Toplumsal buyruk. Görev.
Ve durmaksızın, kan içinde yinelenen döngüsel yükseliş. Gücün gerçekliği ve algı
alanı buluş bekliyor. Haydi, maddenin açık yolunda gezintiye çıkalım. Görmüyor
musunuz yürüyen töreyi, zorun birikimini? Tam buradan, sonsuzun içine çekiyorum
sizi. Bütün kaygınızdan, korkunuzdan kurtulun. Sonsuz, karanlıktır. Sizi karanlığın
içine çekiyorum, kökünüzdeki erke bağlanın diye. Gerçek aydınlıktır. Sizi aydınlığın
içine çekiyorum. Gelin, ışığın yağmurunda yıkanın diye. Başınızı yukarı kaldırıp
bu sudan için. Yiğitlik içinize dolsun. Ahlak oksijeni beyninize yayılsın.
Biraz daha için, kutlu duyunç kanınıza karışsın. Bakın, orada biri, ‘bir benzeri
için, bir an duraksamadan kendi canını tehlikeye atıyor. Yalnızca derin bir adalet
ya da görev duygusuyla, kararını soğukkanlılıkla tarttıktan sonra, büyük bir dava
uğruna kendi canını feda ediyor.’ İnsanlığa yaşama sevinci aşılayan, yeryüzünün
evrendeki yerini kutsayan, insanı işiyle gücüyle, yaşama girişimiyle ortaya koyan
ve insanı büyüleyip büyüten Doğu’nun yapıtlarına selam olsun. Çiftçinin sabana
gereksinimi var, ama en çok da sabanı kullanma istencine. Geçmişin geçmişine
yüküyle giden, geleceğin hazinesiyle döner. Yeter ki gidilecek çetin bir yol,
bir de yoleri olsun.
         20 Eylül 2011
       Mecidiyeköy, İstanbul
* Charles Darwin, İnsanın özü.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir