KAVGA ÖLÜM VE ESMER AŞK
İki Irmak İki Yel
Uçurumdan dökülüp karışan iki ırmak,
Terleri karışan, solukları karışan,
Karanlıkta yol alan iki yeraltı suyu.
Yürek vuruşları öpüşen bir yıldızın içinde,
Yüksekte buluşan, yüksekte, aşk hücresinde,
Gökyüzünde sevişen iki denizin yeli.
İki fırtına damarı doğuran kendi kendini,
Kuzeyden güneye esen, ormanlardan denize,
Yukarı akmaya calışan bir olmuş iki ırmak.
İki fırtına damarı gök duvarlarına vuran,
Kara acısıyla düşüşün boşlukta günlerce,
Çarpıp parçalanmak için beklenen toprak.
Kırlarda kilitlenen aşk kapıları,
Açılan düş kapıları aynı kente, aynı ufka,
Yedi yerden girilen çıkışsız düş ormanı.
Mavi yağmurların yüzyılda bir yağdığı gün,
Aynı gün bir dalganın kötülük getirdiği,
Kabarıp göğsü basan korunmuş, saf acı.
Artık söylenmez olan ilk türküsü yaşamın,
Dolaşan dil, kuruyan dudak, çekip gitme,
Yeniden kazanılan sevinç, sağalan can.
Kendini ele verişi sonra iki yüreğin,
Denizler aşıp da kanatlar yitiren…
Söyleyin, derin iççekmelerle taşıdığınız ne:
Sunulan iki ömür sadece, bir ülkenin mülküne!