DOĞU TABLETLERİ
Yirminci Tablet, Karızcı
Üzüm tanesi gibi damlayan yıllar buhar oldu
Ot bitmez çölde hep yenildik, bağrımız har oldu
Yık, dedi narı cehennemi kamutay, gök humar oldu!
Tanrıdağı sarı çiçek açtığında, işe koyulduk o gün.
İlk kazmayı vurduğumda, Turfan titredi o gün.
Akşam kavuştuğunda elimi kanatıyordu çıkrığın ipi,
Bugün yaşım kaçı aştı, ömrüm nereye ulaştı?
Kutsal iş sürüyor, savaş sürecek: Bunu vurduk taşa!
Bunu duyurduk torun kardaşa, Tanrıları kıskandıran eylemi.
Kanallar uzundu derindi dardı, içimiz geniş mi geniş.
Nice yıl devrildi, devam ediyor iş: Yeraltında toprak yiyoruz.
Yüz kulaç karanlıkta yıldız topluyoruz, su yürüyor gelin gibi,
Bereketli rahminden fışkırıyor yeşil sebze, tatlı meyve…
Tanrı Dağında kanala akan tohum, Turfan’da çiçek açıyor.
Kervanlar duyar bazen şehvetli çığlığını superilerinin.
Evimiz burası, burada atlarımız güneşe kişner, göğe koşar.
Kollarım iki yana açılınca, göğsüme dolar yeryüzü bilgisi!
Bir yanım canlı, bir yanım ölü! Bir yanıp bir sönüyor hayat!
Hanlar, tanrılar, ordular kollarımın üstünü yol etti
Bir omzumdan öbür omzuma dörtnala geçiyor halklar.
Tanrı dağlar ile Tanrı insanlar karışsın, gürlesin kutsal karız
Dolsun hayatın hücreleri, nar dalında çatlasın…
Bize karızcı derler: Cennet yapar, Cehennem yıkarız!