DOĞU TABLETLERİ- On Altıncı Tablet, Hun

Şiirler

DOĞU TABLETLERİ

On Altıncı Tablet, Hun

Kızaran damga gömüldü geniş kayışa, koşumlu,
Ekşi duman sardı büyük hanı, Oğuz’u baştan.
Tibet çayırlarına mavi kelebekler döküyordu zaman,
Yaşlı demirci bıraktı körüğü. Dedi: Bu iş tamam!
Keskin kılınç göğün ihanetini bir vuruşta biçti,
Aktı ipeğin nurlu kanı, tapınak kaldırımlarından,
Nereden gelip nereye gidiyoruz, hey kam?
Devran değişiyor, biz de değişiyoruz, dedi Şaman.
Kadın bıraktı elindeki demir tası, kandili yaktı.
Kun olduk orda, Hun olduk, Kan olduk, Han olduk!
Birleştik Türk olduk, kaynaştık Köktürk olduk…
Gergin dizlerle çıktı gök merdivenini kağan,
Oturup dedi: Adım Mete. Babamı kaktım, demin.
Bir daha dedi: Adım Mete! Hun da, Han da benim!
Yürüdük savaş için on bin kez ve barış için de.
Bir günde büyürdü servi, yarım günde kin ve gam!
Kaplanlar geziyor karnımın içinde, mandalar.
Düşe kalka geçtik sekiz yüz asrı, karardı kutlu tan,
Bozkır ananın sonsuz şefkati çoktan bitti.
Ekinler hasta, göller bataklık, yeşil tepeler kaya.
Geniş yüzlüydü dağlar, geniş yüzlüydü geceler,
Aç kurt gibiydi insan, aç kurt gibiydi damarda kan.
Ölüp ölüp dirildik, kaç iklimde kaç devran ki,
Oğulun, torunun sadakati çoktan bitti, bitmedi mi?
Bak ki kervanımız yürür, doğuştan kıyamete,
Taşır terkisinde Oğuz destanını adı Mete.
Atı Hun, koşumu Hunlu, yolcusu kamu Human!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir