ZOR GÜNLERİN ŞİİRLERİ
Strazburg Senfonisi
(Türkiye’yi soykırımcı ilan eden
ABD Senatosuna cevabımdır.)
Bir özgürlük senfonisi bu başsız ve sonsuz,
Çalıyor durmadan çalıyor insanlığın ilk hayaliyle.
Doğu’nun ve Batı’nın ortak zaferleri adına,
Çalıyor inadına yeni Ortaçağ hükümetlerinin.
Avrupa kıta orkestrası çalıyor kış güneşiyle,
Çalıyor ela, çalıyor kara, çalıyor yeşil meneviş,
Hatırlatıyor yüz yılların gümüşlü sevincini.
Çalıyor isyan senfonisi Galileo’nun neşesiyle,
Işıklar zülüf gibi üzüm şehrinin alnına dökülmüş.
Doğanın on bin yıllık hasretiyle yaratılmış,
Kanalları, evleri, yollarıyla emeğin piyanosu,
Çalıyor dağlar ile taşlar ile gökte uçan kuşlar ile:
Kaçaznuni tüzesi, Kemal tarihi, Doğu bestesi.
Köprülerde obua kemerler, taş kulelerin uluması,
Renkli dik pencereli çatıların kararlılığıyla,
Çekip alıyor kılıcı kardeşlerin arasına yatırılmış.
Başlıyor yeryüzü sofrasında birlik oratoryosu:
Ermeni meyi, Türk bağlaması, Rum buzukisi…
Davullarıyla, kemanların titreşen telleriyle,
Usta parmakları altın yürekli insanıyla barışın,
Heykellerin esriyen bedenleriyle çalıyor,
Vuruyor durmadan atkestanelerinin zilleri…
Vauban’ın aynasında saçlarını örüyor kızlar,
Taş kesme pencereden duyuluyor sevda mızıkası.
Kuleler korosu ayaklanma şarkısına katılıyor,
Yakılanın gözlerinde yüzüyor açılmış nilüfer:
Çalıyor Strazburg Senfonisi Lucifer’in ölümüne.
El bağlamış günah çıkarıyor Notre Dame,
1230 km Ren nehri kollarını salmış ant içiyor:
Nasıl yürüdüyse Rodin’in mermerinde can suyu,
Öyle kuracak yeni hayatı da gerçeğin huyu.