ZOR GÜNLERİN ŞİİRLERİ
Ölümüne Yaşam Hakkı
Niçin geldik Ankara’ya, niçin toplandık?
Sade kendi ekmeğimiz için mi?
Evimizden, çocuklarımızdan uzakta,
Uzakta barıştan, yurttaşlık haklarımızdan.
Diyarbakır’dan, Tokat’tan, Bitlis’ten geldik,
Karıştık İzmir’le, Muş’la, Samsun’la,
Sarıştık türküyle, halayla, narayla…
Dönmek için değil, ölmek için geldik.
Yol boylarında naylon çadırlardayız,
Altındayız fesat yağmurlarının.
Kara kar gibi yağıyor gözdağı, gözbağı…
Altındayız devlet küfrünüzün, el mührünüzün.
Yersiz yurtsuz canlar mıyız biz?
Peki ya, siz kimsiniz, ey zorba yamakları?
Yerli misiniz Country Tower’larınızda?
Yurtlu musunuz banknot çiftliklerinizde?
Makam yaylaklarınız, teşvik otlaklarınızda,
Karanlık kanallarınızda kutlu musunuz?
Dağ gibi paranız var, ama vatanınız yok.
Cemaatiniz var, ama milletiniz yok.
Üstündesiniz yüksek mülkünüzün,
Ama kâbir yerdedir, yüce divan yerde…
İddianamemiz sadedir: 2 sayfa, 9 madde.
Şarapnel parçalarıyız biz, Tekel ocağında,
Narlaşıp çelikleşiyoruz çekiç vurdukça,
Yaratıyoruz yayımızı kendi kaburgamızdan,
Dayanabilir mi karton iktidarınız buna?
Ankara’nın etrafı konak olsun, köşk olsun,
Tuz bastık biz, tütün sardık yaraya.
Kalksın diye yetmiş iki milyon ayağa…
Biz ölürsek Ankara’ya aşk olsun.
4-C çarmıhına adam gerdiniz,
Öksüz, yetim etine borsa kurdunuz.
Dün İngiliz’diniz, bugün Amerikan böceği,
Mafya,Tarikat, Gladyo cücüğü.
Ölüm orucuna yattık, yemin orucuna,
Efsane yiyor, kevser içiyoruz.
Sınıfımızın arslanlarıyız, zafer arifesinde,
Adresimiz: Sakarya Meydanı, Türkiye.
Meclise, sigara içimi mesafesinde.