BOYUN EĞMEYEN ŞİİRLER
Ceketi Sırtında Filozof!
Hadi gidelim, diyorum, yürü gidelim yoldaş Kubi,
Yıldızlara yetişiriz demiştin, hadi yetiştir bizi!
Hemen, diyor, şu an atak yapıyorum, doru tay gibi.
Ne oluyoruz demeden, buğday başakları içinde,
Öyle parlak mücevher yıldızlar, ışık burçlarıyla,
Birden, alnımızın üstünden geçmeye başlıyor uzay.
Bindallı’da oturuyoruz oysa, kare masada hayretle,
Resimler, tablolar, desenler içindeyiz, renk renk hani,
Elimiz yüzümüz devrim görmüş genç fedai.
Oğlum şaka mı bu? Nereye çıktık nasıl sonsuzluk,
Yüksek estetikten başım döndü, indir bizi!
Ağbey, diyor Kubi, rahat et, arkana yaslan, seyret.
Hadi kardeş, ulaştır bizi, şaşırt bizi bir daha!
Sensin düşlerimizin sürücüsü, binicisi, ateşleyicisi.
Tarihi de süreceğiz, diyor Kubi, dinle ağabey:
Bu akşam turlayıp gelelim mi arzın dört köşesini,
Dalıp çıkalım mı kilitlenen gökyüzü trafiğine,
Açalım mı, karanlığa sıkışan halkın kader şosesini?
Der demez, sürtündü badem çiçekleri göğsümüze,
Muzip gülüyor, bir de ince, hınzır, afacan bir de…
Balıklar geçmeye başlıyor okyanus dibinin süsleri,
Işık saçarak gözbebeklerimize, beynimize…
Bağırıyorum: Çıkart bizi kardeş, kafayı yiyeceğiz!
Çocuklar geçiyor ellerinde bayram fenerleri,
Tanıdın mı diyor beni, ilkokula başlayan Kubi’yi?
Nar Dağı’na yaslanmışız Muzaffer Akyol’un,
Diyor ki, dün diyalektik aklın eleştirisini bitirdim.
Bizim, diyor, neyimiz yoksa oyumuz çoktur.
Kuş sürüleri dalıp çıkıyor bağrımıza kıyamet gibi.
Diyorum Kubi, yavaş git oğlum kalbimiz coştu,
Kalp mesajı atıyor bana tam karşımda oturmuş.
Yeni doğmuş bebekler geçiyor pencereden,
Kubi diyorum, manyak mısın, ne bu kelebekler filan?
Nedir bu balarıları, yeşilbaşlı gövel ördekler?
İçeride hep bu türküyü söyler, uçup gül açardım,
Açılmayınca mahpushanenin duvar kapısı!
Masadan bir sincap zıplayıp Nar Dağı’na kaçıyor,
Derken, bir miting fırtınası sarıyor soframızı.
Öyle oldu böyle oldu, gün döndü, Kubi dönmedi.
Düşümüz yandı sönmedi, yoldaş yolda görülmüştür.
Vatan’da bir delice rüzgâr esiyor, ah ne iştir,
İnsan ettir kemiktir, dediğin, umuda kesiyor:
Büyük laf bize çok gelir, fedaiye sükût gümüştür.
Diyorum: Of ulan Kubi, of! Ceketi sırtında filozof!