Çağrıların Çağrısı

Şiirler

Çağrıların Çağrısı

Bir çağrım var kutlu, ışıklı bir çağrı bu, bizim Asya’ya,
Başkan Xi’nin, rüyasını kurduğu, açık seçik bir çağrı dünyaya.
Bir mektubum var kuşlu, allı pullu, sevgi ve hasret yüklü,
Yazılmış ışıktan kâğıtlara, ışıktan mürekkeple, ışık harflerle.
Bir mesajım var, resim dolu, destan dolu, şiir dolu,
Çinili bal çanağım benim, bilgi dolu, aşk dolu, delidolu.

Sözlerim, özlemlerim, umutlarım aksın İpek Yolu’nda,
Işık hızıyla yayılsın bilişim, Akdeniz’den Çin denizine kadar.
Bir mesajım var, tarihin aklıyla akan, kaç bin yıllık anılarla,
Ak kanatlı güvercinlerdir, barış hattında şimşek hızıyla,
Fırat kıyısından Sarı Nehre doğru uzaydan koşan al atlardır,
Destandan destana coşan, büyük Asya senfonisidir bu.

Ovaya dokununca pirinç oluyor, pirince dokununca düğün aşı,
Bahçelerde ağaca ulaşınca kirazlar köpürüyor dallarda.
Bir mesajım var, göverir gönüllerin başı, durdurur savaşı,
Barış mayasıyla yoğrulmuş, pişmiş ekmek kokusudur,
Yayılıyor dijital damarlarda, sanal sinirlerde, bilgi ağında.
Mustafa Kemal’in kağnısı geçer gökyüzünden, cephane yüklü,
Bir mesajım var, Uzun Yürüyüşte dizlerimin bağıdır.

Bir davetim var, uzaklara dokununca ufuklar yakın oluyor,
Kaygıya ulaşınca neşeye dönüşüyor, geceye dokununca sabah.
Bir mesajım var yerinde duramayan, Çin Hanedanından,
Akıp büyülü kanallarından İpek Yolunun, doluyor sitelere.
Çırağan’dan kalkan kuşları, Kışlık Saray’ın damına konuyor.
Bir mesajım var, ulu bir mesaj, ulaşınca ürün oluyor,
Emeğe dokununca sevgi yüceliyor, toyla paylaşılandır bu.

Toprağa dokununca buğday oluyor, ağır başaklar halayda,
Mısırlara ulaşıyor mesajım, mısırlar Samanyolu’nu besliyor.
Çağrım ulaşınca gök sarhoş oluyor, başlıyor şenlik,
Başlıyor müzik, başlıyor yüz yıllık danslar, hasret bitiyor.
Birden güreşe duruyor Yang ile Ying, aşk yükseliyor,
Düş canlanıyor: Asya milletleri Asya sofrasında davettedir.

Bir çağrım var, çağların içinden gelip ışıklı ırmaklarla akıyor,
Yayılıp bilişim kanallarından, kaldırıyor senliği benliği.
Bir mesajım var, hastalara dokununca hastalar iyileşiyor,
Bir çağrım var, uzaydan süzülüp, yıldızlara sürtünüp geliyor.
Çöle varınca çöl çayır çimen, taş yeşeriyor, su gülüyor,
Doğa ana hiç yorulmadan yeni çocuklar doğuruyor,
Ateş havayla öpüşüyor, ömürler uzuyor, köpüren süttür bu.

Kardeşlerim sıkı durun, dik durun, bağ bağa yürüyelim,
İnsanın insanı sömüremediği bir dünya kuracağız,
İpek yolunu, ipekli gönüllerin kavuşma yolu yapacağız,
Egemen kılacağız yeryüzünde evrensel kardeşliği.
Hedefimiz el ele tutuşabilmek, yüz yüze gelebilmek,
Yakınlaşmak, kaynaşmak, nefeslerimizi hissetmektir.

Bu yol Konfüçyüs’lerin, Yunus Emrelerin bilgelik yolu,
Şehitlerin kol kola gezdiği bu yol, anıtlar anılar yolu,
Bu yol erenlerle, atalarla dolu, bilgelerle dopdolu…
Hey Li! Hey Li-Ying! Haydi Memet! Haydi, Gülce bala!
Gir bağlan insanlığın ana belleğine, oradan yürü,
Uzaktan sevmek olmaz, gel yakına yakına!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir