Amanus Türküsü

KAVGA ÖLÜM VE ESMER AŞK Amanus Türküsü Derin yarıklardan geçen yel, Savrulup dağılan köpük baskını, Gözleri yalayan tuz serpintisi… Çağırır seni… Nereye? Gidiyorsun, atın küçük bahçede. Alnında Tokat akıtması, nalları gümüş, Sağrısında bağ yelleri uykuda… Kara atın kara binicisi ne kötü haldır. Serumun hortum yatağına damlaması, Saniyede üç kez; üç ampül Bekozin ilavesi Savrulan portakal […]

Continue Reading

On İki Burcun Ağabeyi   

KAVGA ÖLÜM VE ESMER AŞK On İki Burcun Ağabeyi On iki burcun ağabeyi, şimdi burada, Ölüm yollarından geçip de şimdi burada, Acılarla besleyen hep kendini, Bir ırmak gibi akıp da, ah şimdi burada, Derin bir uçurumdan dökülen Kadir. İki tek karanfil kefenin kıvrımında, Titrer durur yaprakları, titrer durur Rüzgarda iç geçiren bir kuşun soluğuyla. Saçlarında […]

Continue Reading

Ölüm Yol Alıyor

KAVGA ÖLÜM VE ESMER AŞK Ölüm Yol Alıyor I Kemiklerin gömüldüğü yerde, Yırtıyor ağları yaşlı bir orkinos, Dağıtıyor kumu kanat vuruşlarıyla. Açılıyor deniz dibinin örtüleri. Kalkıyor ardı ardına kum perdeleri, Su kabarcıkları, ışık burçları, yosunlar, İrili ufaklı tüm deniz nesneleri… Bir eli masanın üstünde Dalgın, saatiyle oynayan ve Duvardaki afişte düş kuran adam, ‘İşte burdayım’ […]

Continue Reading

Sırasız Türkü

KAVGA ÖLÜM VE ESMER AŞK Sırasız Türkü Verildi kuleden kutsal işaret: Kanla dolu kadehleri kaldırın, Uzatın boynunun moraran boşluğuna, Yükselsin haksızlık, başı dönsün… Resmi giysilerini kuşansın cellat. Alevli oklarınızı fırlatın, haydi! Yeni hükümetler kurun daha alçak, Daha saldırgan uşaklar bulun… Ödüller dağıtın yüzünüzdeki kanı gölgeleyecek, Usul usul uyusun evinde cinnet. Çekinmeden çekin kılıcınızı, Saplayın çeliğini […]

Continue Reading

Yeşil İmge

KAVGA ÖLÜM VE ESMER AŞK Yeşil İmge Yalnızlık, Yeşil dallar. Adımı attılar çakallara. Yardılar deniz fenerinin yüreğini, Kuzey güneşi parlıyor hâlâ. Ömrüm, Yeşil ırmak, yeşil sis… Kanımı serdiler yokuşlara, Öldürdüler dilsiz taşın yüreğini, Yaralı kanat bırakır kendini uçuruma. Aşk, Yeşil yağmur, yeşil gece, yeşil ses. Karanlık bir Karadeniz kabarması. Kayaların kasığını oyuyor su, Gözyaşı gömleğini […]

Continue Reading

Ölümden Ağırım Şimdi

KAVGA ÖLÜM VE ESMER AŞK Ölümden Ağırım Şimdi I Yatar zakkumdan yatakta, Ozanlar içinde bir deli, Solgun yüz döner yastıkta. Can dönmez ana karnına, Masallarım karanlıkta. Öter yaslı ırmak kuşu, Dallarda dener kendini, Uçar konar budaklara. Kurşun dönmez yatağına, Kanatlarım ıraklarda. Döner yastıkta sayrılı baş, Yükselir yas ezgileri… Hava neden böyle kara. Yürek ölecek bugün, […]

Continue Reading

Martının Ölümü

KAVGA ÖLÜM VE ESMER AŞK Martının Ölümü Küçük, sevimli martı Kendine kıydı. Gök acı veriyordu ona, Köpükler acı veriyordu. Küçük, sevimli martı, Bir takaya çarparak… Nasıl da yükselirdi Kazandığı özgürlüğün ufkunda. Küçük, sevimli martı Bir yürek yeline kapılarak… Güneş ne kadar güzeldi Sonsuzluk ne kadar kışkırtıcı. Tanrım, küçücük bir martı, İntihar etti bugün, Kara derinlik […]

Continue Reading

Bu Benim Ömrüm

KAVGA ÖLÜM VE ESMER AŞK Bu Benim Ömrüm Ömür tayı yüzyıl boyu akar gider, Fırtına kayalarının orada. İki yanında zamanın iki kanadı açık, Birinde çocuksu sevinç çırpınır, Öbüründe ezik yürek. Bakmasın kimse bu benim ömrüm. Vereceğim onu yoldan çıkmışlara, Adam olamamışlara, unutulmuşlara, Ermişlere değil, gülmemişlere… İki yüzlü bir yaşam yakar kendini, Yükselir gecenin üstünde ölümün […]

Continue Reading

Götüreceğim Seni

KAVGA ÖLÜM VE ESMER AŞK Götüreceğim Seni Ne arıyoruz burada, Yıldızlar, paçavralar arasında, Nerede ülke, dingin sabah güneşi? Söyle, ölü köpüğünde kanal asitinin, ey Yalpalayan, uykusu kaçmış dolunay. Ne arıyoruz burada, bu akşam vakti, Annelerimiz, çocuklarımız, bebeklerimizle? Nerede gök, bizim olan ilkyaz coşkusu, Nerede ekinlerimiz, gemilerimiz, evlerimiz Bizim olan deniz, bizim olan yollar? Adlar geçiyor, […]

Continue Reading

Bir Kırlangıçtı

KAVGA ÖLÜM VE ESMER AŞK Bir Kırlangıçtı Bir kırlangıçtı geçmişe uçardı. Masala uçardı, tarihe uçardı Çalarak içinde üç küçük çanı. İlk sözler arardı hiç söylenmemiş, Doğmamış ülkeler, gökler arardı… Dokuz cellat birden arardı onu. Adanan boynunda uyurdu gün. Kara bir gemi gibi geçerken denizi ölüm, Yürek fenerleri birden sönerdi. Yalnızlık göklerden hep çiselerdi. O göğsünde […]

Continue Reading