Gidiyorum

YÜKSELEN ALÇAKLIK Gidiyorum Benim için kural koymasın kimse, Yaşıyor, türkü söylüyorum gönlümce, Taşlardan aşan duru su gibi sesim. Açıp kapıyı gidiyorum işte. Bu ev sizin olsun, mermer salonu, Mutfağı, mahzeni, yemek odasıyla. Bu ev sizin olsun, gidiyorum işte. Büyükbabanın ruhu otursun en başta, Edebi yemeklerle bezeli akşam sofrasında. Ve siz oğullar, uysal torunları onun, Yıkayıp […]

Continue Reading

Yükselen Alçaklık

Yükselen Alçaklık Odamın orta yeri Esenlik Evi. Yatıyor korku ve yiğitlik, buzdan soğuk, Ateş saçan kıvılcımlar, parıltılı örtüler altında. Her Mezopotamyalının bir yıldızı var, Buz göklerinde yüz paundluk ateş çiçekleridir, Buluşunca Arap bebeklerin alınlarıyla, Yerdeki Anadolu kilimine sıçrıyor kızıl kan. Pencerenin önünde Ninova, Hanikin, Babil… Duvarın dibinde yaralı Amera, Susa, kardeş Erbil: Masanın ayakları arasında […]

Continue Reading

Olağan Bir Günden Sonra

YÜKSELEN ALÇAKLIK Olağan Bir Günden Sonra Bahar kokuları içinde oturduk. Akşama dek, tek söz etmeden oturduk, Karım, küçük kızlarım ve ben. Mayıs güneşi bir köşeden battı. Sabah doğduğu yer soğuk ve yemyeşil şimdi, Işığın yok olduğu duvarda kuşlar uyudu. Tek sigara içmedim, bir bardak süt içmedim, Karım dava dosyalarına elini sürmedi. Sokaktan güvenmediğim güçlerin solukları […]

Continue Reading

Aşk Yavaş Yavaş

YÜKSELEN ALÇAKLIK Aşk Yavaş Yavaş Uzun kara kirpikler usulca, Kesin isteğin bakışlarını örttüğü zaman, Kararlı gece kazanılan Cennet’i karaya boyar. Yürür göğsüne doğru o çok sevenin, Ele geçirir bedeni aşk yavaş yavaş… Saydamlaşan tene son gömleği zorla giydirilir, Gelen meleğin elleri ışıyıncaya kadar. Tahta karyolada, sarılı çarşaflara, Sararmış kıvrımlar arasında boşluğa düşer el, İçinde pırıl […]

Continue Reading

Yüksekte Acı Çeken

YÜKSELEN ALÇAKLIK Yüksekte Acı Çeken Yüksekte acı çeken yıldızın içi gece, Yaralı kanat gibi çalılarda çırpınan gece, “Sıra ormanlar” mecazının vakti çoktan geçti… Gitmek ile ölmek arasında karanlık ömür. Mutlaka görüşelim ölmeden önce, Dördüncü darbeyi de karşılarım ölmeden önce, Bayraklar ve cesetler arasında yüzüyor halkın ruhu, Senin ruhunun gölgesi yüzümü ikiye böldü. Karalık günlerde aynı […]

Continue Reading

İçindeyim Acıyla

YÜKSELEN ALÇAKLIK İçindeyim Acıyla Kadehte incir sütü ve iki savaş Arasında gidip geliyor zehir bulaştıran aşk. Votka karışık, menekşeli bir dumanlık, Yavrum, içiyorum gelen geceyi durmadan İçindeyim, defne dallarıyla bir güzde. Çıplak omuzda dümdüz saçlar ve iki akşam Arasında gidip geliyor ölüm bulaştıran ışık. Kara kız kayarak iniyor ruhuma, Ben cehennem dedim de kaldım beride, […]

Continue Reading

Yönsüz Fırıldak

YÜKSELEN ALÇAKLIK Yönsüz Fırıldak Döner küçük gün fırıldağı, İncecik yeşil kağıttan Fır fır ederken tutuşur. Karşılaşma anlarını ayarlar, Hafta fırıldağı katıksız acıdan, Havaya yalnızlık karıştırır. Ömrün penceresi önünde bekler, Kuşlu, kayıklı, çiçekli, bıçaklı… Neşeli ay fırıldağı kolay yırtılır. Yıl fırıldağı yönsüzlüğü arar. Bilinmeyenler arasında kararsız, Ölüm saatlerini göğe savurur. Bir fırıldak da yürekte döner, Estikçe […]

Continue Reading

Kapalı Gece

YÜKSELEN ALÇAKLIK Kapalı Gece* Gece, gücüm yok. Derin gece, Dilim, sözüm yok. Nedenim, yazım yok, Kundağım sırlı gece. Bağlı alana gir, Boynu sulara yatır, Şimdi acı yatışır.* Son alçalışa uy* Teni kille yun, Yeni istek durulsun. Mania, uyu* Bu yıldızsız gece* Kara atlasa soyun. Yitip git, Bir zerre zerrin ol,* Kim bilir kimsin!* Cennet,* 1992* […]

Continue Reading

Melekler de Bilmez

YÜKSELEN ALÇAKLIK Melekler de Bilmez Ansızın gelen korku senin kardeşin mi? Saatlerin üstüne kar yağdığı zamanda, “Geçti mi geçen günler” geldiği zamanda Dengenin bozulup günlerin sır olduğu zamanda, Bizim felaketimiz miydi bu ruh taşması? Tanrısız kullardık, yatacak yerimiz yoktu, Yurtsuz dolaşırken yeni ülkeler bulurduk. Kar suları gibi ömrümüz nereye aktı? Nereden çıktı bu acıklı fiesta, […]

Continue Reading

Bekler Yedi Yerde

YÜKSELEN ALÇAKLIK Bekler Yedi Yerde Beni saran büyü çözüldü. Minyatür bahçede boşaldı üstüme göl, Kırıldı mavi camı taş kubbenin… Lotus çiçekleri yağıyor içeri Elsizdim, dilsizdim, gönülsüzdüm. Bir mucize söyleyebilirdi kim olduğumu, O yıkım gününü istekle bekledim, Kurtuluş anı olacaktı kavmimin. Bu açık seçik yazılandı, bilinendi. Elbette bunaltıcı dokuya girerdim, Acının büyülü bir koyağa dönüştüğü bu […]

Continue Reading