CENİN AĞITLARI- Birinci Ağıt, İncirin Sütü

CENİN AĞITLARI Birinci Ağıt, İncirin Sütü (Yıkıntılar içinde, patlak bir su borusundan fışkıran kana bakıp ayaküstü atışan iki keman.) YASEF: Allah kayamdır, ona sığınacağım*. YUSUF: Benim sığınağımı niçin yıktın? İyi bir kardeş olasın diye, ev yapman için, bahçemin en güzel köşesinde, sana yer verdim. YASEF: Çünkü, çevremi ölüm dalgaları sardı. Ölümün kementleri üzerime geldi. YUSUF: […]

Continue Reading

DOĞU TABLETLERİ- Otuz Altıncı Tablet, Lozan

DOĞU TABLETLERİ Otuz Altıncı Tablet, Lozan Erkenden uyanmıştı Alp Dağları ve Leman Gölü, Fakat uyuyordu Lozan, uyuyordu ölü gibi. Uyuyordu park çiçekleri ve semirmiş banker çekleri. Dişini gösteriyordu çevrede pasaportlu polis köpekleri, Ve görünmüyordu İsviçre’de zorbalığın dibi. Bir mahkeme salonu ki, cilalı tabut tahtasından: Perdeler Fransız kadifesi, yasalar Amerikan bezi! Bir yargıç ki, yatırmış vicdanını […]

Continue Reading

DOĞU TABLETLERİ Otuzuncu Tablet, Bastil

DOĞU TABLETLERİ Otuzuncu Tablet, Bastil Ben Bastil! Devrimin meydanıyım. Söz bende. Burada bekliyorum, Fransa’nın rahminde, Burada bekliyorum, yüz elli yıldır, yüreğim elimde. Bakmayın üzerimde gezen kuru kalabalığa, Öyle yalnızım, öylesine sıkılıyor ki canım, ah! Beynimi kemiriyor, ciğerlerimi yiyor kendi yurttaşım. Meydan dolusu öfke içimde, meydan dolusu kin, Velâkin, çok heyecanlıyım bugünlerde… Devrimciler gelecek, diyorlar, Türk […]

Continue Reading

DOĞU TABLETLERİ- Yirmi Altıncı Tablet, Deniz

DOĞU TABLETLERİ Yirmi Altıncı Tablet, Deniz İyi bakın resmimize, görebiliyor musunuz bizi, Görebiliyor musunuz, halimizdeki halinizi? Yüzümüze güneşin vuruşu, toprağa vurur, Görebiliyor musunuz, buğdayın dalgalanışını? Çok yakında gireceğiz dünya evine, İyi bakın resmimize, nişan resmimizdir bizim. İçimize ışığın akışı, Çukurova’ya akar, Görebiliyor musunuz, pamuğun şahlanışını? Anadolu’nun üç kızına nişanlandık biz, Görüyor musunuz sırma saçlı özgürlüğü, […]

Continue Reading

FİLİSTİN AĞITLARI- Üçüncü Ağıt, Kanayan Plasenta

FİLİSTİN AĞITLARI Üçüncü Ağıt, Kanayan Plasenta (Tankların yıktığı bir evin bodrumunda, zeytin yağı küpüne saklanmış Gazzeli küçük bir darbuka kesik kesik konuşuyor…) Buradayım. Ey Nil! Ey Fırat! Acı suyu içindeyim plasentamın. Ey Palestine! Saçına süsenler tak. Beni göbek bağımla fırlat, Beni İbrahim’in ateşinin içine at. At ki, görsün dünya, Analar nasıl süslüyor oğullarını, Cenin’de, Ramallah’ta. […]

Continue Reading

ZOR GÜNLERİN ŞİİRLERİ- Alnı Çoban Yıldızlılar

ZOR GÜNLERİN ŞİİRLERİ Alnı Çoban Yıldızlılar Nereden giriyor bu gökyüzü içeriye, Bu yıldız ummanı, bunca kızılı, mavisiyle? Gecenin en karanlık, en dar geçidindeyiz, Nasıl oluyor da doluyor bu aydınlık evimize? Evinize hoş geldiniz, kardeşlerim! Peki bu dağ, bu ala dağ, nasıl sığıyor içimize, Bu ceylanlı, karacalı, başı dumanlı dağ? Nasıl giriyor bu aşk ormanı evimize, […]

Continue Reading

ZOR GÜNLERİN ŞİİRLERİ- Türkiye’nin Üzerinde Dolaşan Fırtına

ZOR GÜNLERİN ŞİİRLERİ Türkiye’nin Üzerinde Dolaşan Fırtına Türkiye’nin üzerinde bir fırtına dolaşıyor, Ağır bir fırtına, yoldan çıkmış, Dolaşıyor, düşe kalka, işsiz güçsüz, Dolaşıyor, toplanıp dağılarak, gece gündüz. Türkiye’nin üzerinde dolaşan fırtına, İş arıyor aklına, yüreğine, bileğine, Yaratan, kahreden emeğine, İş arıyor, doğacak bebeğinin yaşam hakkına. Türkiye’nin üzerinde bir fırtına dolaşıyor, Ağrılı bir fırtına, yarı aç, […]

Continue Reading

KUZEYİN OĞLU- Kuzeyin Oğluyum Ben

KUZEYİN OĞLU Kuzeyin Oğluyum Ben Kuzeyin oğluyum ben, doğurdu beni yağmur, Defneler, kara dalgalar arasında. Gördüm kendi yüzümü kayıp giderken, Karanlık göklerde, ay sonrasında. Kendi küçük şarkımı defterime yazarken, Dolandı başımda ölüm muştucuları. Ah, o parlak ışıkları sakladım yüreğimde, Yeşil yeller içinde, uçurumlar aşarken. Kuzeyin oğluyum ben, korudu beni deniz, Acılı otlar, Falgoz kayaları arkasında. […]

Continue Reading

Cahit Zora’ya Yiğitleme

ZOR GÜNLERİN ŞİİRLERİ Cahit Zora’ya Yiğitleme Nereden gelirsin? Bayrampaşa’dan. Kime konuk oldun? Bir yiğide. Adı nedir bu yiğidin? Cahit Zora, derler. Sana ne sundu? Yüreğini. Yüreği nasıldı? Gökyüzü gibiydi. Yüreği nasıldı? Yeryüzü gibiydi. Yüreği nasıldı? Çobanyıldızı gibiydi. Bu yiğit ne iş yapar? Gönül yapar. Kimin gönlünü yapar? Senin, benim. Dükkanı var mıdır? Doksan dokuz kapılı. […]

Continue Reading

ZOR GÜNLERİN ŞİİRLERİ- Ölümüne Yaşam Hakkı

ZOR GÜNLERİN ŞİİRLERİ Ölümüne Yaşam Hakkı Niçin geldik Ankara’ya, niçin toplandık? Sade kendi ekmeğimiz için mi? Evimizden, çocuklarımızdan uzakta, Uzakta barıştan, yurttaşlık haklarımızdan. Diyarbakır’dan, Tokat’tan, Bitlis’ten geldik, Karıştık İzmir’le, Muş’la, Samsun’la, Sarıştık türküyle, halayla, narayla… Dönmek için değil, ölmek için geldik. Yol boylarında naylon çadırlardayız, Altındayız fesat yağmurlarının. Kara kar gibi yağıyor gözdağı, gözbağı… Altındayız […]

Continue Reading